Görsel ve işitsel sanatların birleşiminden oluşan bir sanat türü daha: “Ses Heykelciliği” (Sound Sculpture)…
Ses heykelciliği, sinematik ve kinetik sanatlardan etkilenmiş, ses üreten herhangi bir nesnenin kullanılabileceği bir sanat türü. Geleneksel müzik üreten araçların tersine, ses heykellerinin çoğu, daha önce sanata pek konu edilmemiş olan günlük yaşamımızda duyabileceğimiz, sıradan sesleri dinleyici-izleyiciye değişik formlarda aktarır.
Duyulan her sesin aslında bir tonu ve ritmi olduğu düşünülürse, etrafımızı çevreleyen her türlü ses, hatta gürültü bile bir çeşit müziktir. Ses heykellerinin ürettiği sesler işte bu çeşit sesler de olabilmektedir. Rüzgarın, akan suyun çıkardığı sesler, doğadaki diğer çeşitli sesler değişik kompozisyonlar halinde verilebilmektedir. Değişik ortamlarda çok sayıda mikrofon kullanarak kaydedilen bu tür sesler, dinleyiciye iyice planlanlanmış bir şekilde konumlandırılmış çok sayıda hoparlörden dinletilir. Bu orjinal seslerin üstünde çeşitli yöntemlerle değişiklik yapılabilir veya bazı karakteristikleri daha vurgulu hale getirilebilir. İzlenecek yöntemler tamamen sanatçının hayal gücüne bağlıdır.
İşte buna sanatçı Zimoun’dan bir örnek:
Yapay olanla, organik arasında bir bağlantı kuran Ziomun’un yaptığı çalışmalar, ses ve hareketteki kompleks davranışları elde etmek ve bunlar üzerinde çalışma yapmak için, basit ve karmaşık sistemler üzerine sanatsal bir araştırma. Zimoun basit bileşenlerden ses parçaları oluşturuyor ve bunu da genellikle hazırladığı mekanik bir elementin aynısından birkaç tane kullanarak yapıyor.
Basit ve fonksiyonel bileşimler kullanarak, Zimoun mimari mantıkta ses platformları hazırlıyor. Böylece mekanik ritimleri ve hazırladığı sistemlerdeki akışı keşfediyor. Garip biçimde toplanan materyallerin sergilenmesi, Modernizm ve hayatın kaotik güçleri arasındaki bir gerilimi açıkça ortaya çıkartıyor.
Bir yanıt yazın