Yirmi birinci yüzyılın en önemli yazın adamlarından biri olan Franz Kafka, kırk bir yıllık yaşamı boyunca aile, iş ve toplum yaşamında hep eksik olmuştur. Annesine, babasına karşı evlat olarak, bürokratik bir devlet ve toplum yapılanmasına karşı birey olarak eksikti. Yazdığı eserlerinde hep bu sözünü ettiği eksiklik, zayıflık yönlendirmiştir onu.
Eserlerinde en büyük etkilerden birini babasının otoriter davranışı oluşturmaktadır. Bu durum pek çok araştırmacı tarafından da ele alınmıştır. Kafka’nın “Dava” adlı romanında yer alan tutuklama görevlileri, yargıç, avukat, amca Max, rahip vd… hep birer baba figürünün yansımaları olarak görülebilir.
Duygusal yaşamın yok olması ve ekonomik sömürüye karşı olan eleştirisini ise “Değişim” adlı romanında dile getirmiştir.
Kafka eserlerinde ölümü hep bir sığınak, kaçış olarak ele almıştır. Ölüm onun kendini içinde tutsak olarak hissettiği yaşam kafesinden kurtuluşudur. “Değişim” adlı eserinde Gregor Samsa özgürlüğü aile bireyleri tarafından bir faraşla çöpe atılmakla, “Dava” adlı romanında ise Josef K. ölümle elde etmektedir.
Bunların yanı sıra Kafka, tüm eserlerinde baş kahramanlarına zayıflık, itilmişlik, güçsüzlük, çaresizlik gibi psikolojik durumları giydirir. Kafka’nın karakterleri, felsefi ve psikolojik bir tartışmanın içinde yer alır.
Kısacası Kafka eserlerinde kendini yazmıştır.
Bir yanıt yazın